30 Mayıs 2013 Perşembe

ATALET ..( 2 ) ( motivasyon )

       
hayal kurmak
MOTİVASYON
           Bir önceki ATALET ( 1 ) yazımda ataletin nasıl olduğu bunun iç ve dış etkenlerin neler olduğundan bahsetmiştim. Yapmak istediğiniz bir çok şey var planlarınızı yaptınız ama ah işte o durağanlık, o tembellik, o engelliyorlar bahaneleri bir türlü sizi hareket ettirmiyor. ATALET ( 1 ) yazımda iç ve dış etkenleri genel olarak yazmıştım ve sizin de kendi iç ve dış etkenlerinizi yazmanızı söylemiştim. Bununla ilgili tekrar genel örnekler vermek gerekirse ; sigara içiyorken bırakmak isteyenler o kadar çok ki, kilolu olanlar ve kilolarından şikayet edenler her zaman zayıflamayı çok isterler, yaptığı planları bir türlü hayatına geçirememek , spora başlayacağını söyleyip bir türlü yapamayanlar , televizyon seyretmeyi sevmeyen ama bir türlü onun başından ayrılamayanlar , bu örnekler genel anlamda bir çoklarının sorunudur tabi bunların hiçbiri olmayıp kendi sorunlarınız da olabilir. İlk öncelik tabiki yapmak istediklerinizi yani hayallerinizi yazmak daha sonra bu hayallerin gerçekleşmesini planlamak ve harekete geçmek. Ama işte atalet konusuda burada başlıyor, çoğu insan HAYAL kuruyor, hayalini uygulamak ve bunu gerçeğe dönüştürmek istiyor ama bir türlü harekete geçemiyor.
                      Peki bunları neden yapmayız daha doğrusu kendi tabirimizle yapamayız. Şöyle bir şey diyeyim, bunu yapamıyorum deme şansınız yok, en basitinden sigarayı bırakmayı bir türlü yapamayan birisi için şu anektodu söyleyebilirim ; hatırlıyorum bir tanıdığım çok öksürdüğü için hastaneye gitti, doktor akciğer filmine göre yorum yapacağını ,akciğer filmi geldiğinde ciğerinde küçük bir hava kabarcığı gibi su topladığını sigarayı bırakmasını aksi taktirde bu sorunun ilerde kansere çevirebileceğini duyduğunda o gün sigarayı bıraktı. Acaba harekete geçmek için bu mu gerekiyordu. Bir örnekte futbol takımlarından bahsedecek olursak; durum 0-0 dır kesin yenmek gerekir ama siz sanki beraberliğe razı gibi oynarsınız ve beklemediğiniz bir anda gol yersiniz, bu sefer yenmek için artık iki gol atmanız gerekmektedir, bütün oyuncularda artık bir hareketlenme başlar. Zorda olsa maçı kazanırsınız ama şunu söylemek istiyorum. Harekete geçmek için illa doktorun size ilerde kanser olabilirsin demesi mi ya da oyunda koşmak, çabalamak için gol mü yemeniz gerekir? Tabi bu ataletten kurtulmanın felaket yöntemleri. Bunların iyi diyebileceğimiz örnekleri de olabilir. Kaybedeceği her kilo karşılığında 500 TL alacak olan biri zayıflamak için daha çok gayret gösterecektir. Veya yemek yemeden önce ellerini yıkaması için çocuğunuza 10 TL verdiğinizde yemeklerden önce ellerini yıkamayı daha çok yapacaktır. Ama neden bu felaketler ve  bu ödüllerle harekete geçelim? Zaten yapacağımız şeyin kendimiz için yaralı olacağını, bize sağlayacağı mutluluğu bilirken neden bir felaketi veya bir ödülü bekleyelim. İşte aslında ataleti yenmek burada başlıyor. Ataleti yenmek için kendimizi harekete geçireceğimiz bir güç gerekir ama bu ne bir felaketle ne de bir ödülle olacak bir güç olmalı, tamamen kendi öz irademizle ve tamamen kendi gücümüzle olmalı. Yine tekrarlıyorum ilk yapmamız gerekenler önce hayallerimizi kurmak ( ama gerçekleşmesini istediğimiz hayalleri kurmak ) ve bu hayallerinin nasıl yapılacağını planlamak ve daha sonra atalet halinden kurtulup hareket haline geçmek.
                       Kendimizi harekete geçirmek diyoruz, peki bu nasıl olacak ? Her insanın belli zamanlarda belirli işlerde coştukları, sevinçlerinin doruğa çıktığı ve bu anların gerçekleşmesini sağlayan olaylar olmuştur. Sizde o anları düşünerek kendinizi hayalleriniz üzerinde isteklerinizi arttıracak şeyleri bularak kendi kendinize bir itici güç oluşturabilirsiniz. Kendinize sürekli " ben bu hayali gerçekleştirmek istiyorum " diyerek , içinizdeki hareket isteğini arttırabilirsiniz. Tabi bu coşkuyla olacağı gibi kendimizi azarlayarakta yapabileceğimiz bir şeydir. Ama şu unutulmamalıdır ki eğer her kötü sonda ( yani atalet halinin geri gelmesinde ) kendimizi azarlıyoruz ve bu azarlamalar belli bir sayıya ulaşmışsa artık uygulamada bir hata yapmışız anlamına gelir ki bu hayallerimize giden yolu değiştirmemiz gerektiğini gösterir. Bazı kişiler kendi kendini motive etmek için çeşitli yöntemler denerler, bu biraz önce belirttiğimiz gibi sürekli kendimize tekrarlayacağımız şeyler de olabilir, her sabah  kalktığımızda görebileceğimiz bir yere motive edecek kelimeler, cümleler ya da fikrini beğendiğiniz bir düşünürün, yazarın cümlesini eklemekte olabilir. Dikkat edin burada her zaman kendimiz kendi isteklerimiz için çalışıyor yani bir bakıma kendimizi tanıyoruz. İnşallah başka bir yazımızda kendi kendimizi tanımayla ilgili bir yazımız da olur. 
                         İnsanlar genelde bir işi iki türlü yapmaktadır.
                       1) O işi yapması gerektiğinden veya mecbur kaldığından... Bu sevmeyerek çalıştığı iş olabilir, mecbur para kazanması gereklidir ve o işi yapması gerekiyordur. Burada sevmediğini yapmaya mecbur kişilerden önce verilmesi gereken en önemli örnek kesinlikle devlet dairelerinde çalışanlar olmalıdır. Tabi yazdıklarım herkes için geçerli değil genelleme yapmıyorum yani ama devlet dairelerindeki işlerin yavaşlığı, işleyiş biçimi galiba bize bunu gösteriyor. Yapılan işin garantisi vardır, kovulmazsınız ve işi sizin istediğiniz zamanda bitirmek istersiniz.
                       2) O işi yapmak istediğinden ..... Bu kısım hayallerimizin olduğu kısım, bu işi kişi yapmak zorunda değildir ama kendi geleceği olsun, kendi hayalleri olsun yapması gerekiyordur tabi konumuzla alakalı olarak o kişide atalet olduğundan bir türlü yapamıyordur.

         Bu iki iştede atalet kavramı çok önemlidir aslında , ama kişi ilk önce 2. işte kendisine şunu sormalıdır ( 1. işi söylemiyorum çünkü onu zaten yapması gerekiyor ). " Gerçekten bu işi yapmak istiyor muyum? " Elbetteki istiyordur ama burada şu var , a) yapmayı istemek b) yapmayı istememek . Bizim işimiz a maddesinde yani yapmayı isteyen kişidedir, yapmayı istemeyen kişi zaten hayallerini gerçek anlamda şekillendirmek , gerçeğe dönüştürmek istemiyordur. Bu kişiler için yapabileceğimiz bir şey yoktur ve bu kişiler genelde bir felaketten sonra akılları başlarına gelecektir.  Hazırladığımız planlar dahilinde her zaman şu önceliklerle gitmeliyiz. Gerçekleşmesini istediğimiz HAYAL'lerimizi kurmak ve o hayallerimizi gerçekleştirmek için planları yapıp bir an önce harekete geçmek. Uygulamadaki hatalarımızı görmek ve taktik değiştirerek hayallerimizden vazgeçmemek. Ve burada en önemli şey kendimizi ateşlemek için yapacağımız MOTİVASYON ...
       Yapmamız gerekenler hiç yılmadan hayallerimizi gerçekleştirecek yollarda yürümektir. Bu yolda eminim ki en iyi söylenecek kelimeler ; MOTİVASYON , ERTELEMEMEK ve HAREKETE GEÇMEK olacaktır. Burada Atatürk'ün çok güzel bir sözünü paylaşmak isterim


"Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar "  


17 Mayıs 2013 Cuma

MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ , OKUNACAK DEĞİL YAŞANACAK BÖLÜM !

                          Her insan okuduğu bölümü ya çok severek okuyordur ya da mecburen okuyordur. Ama belli bir süre sonra severek okumayanlar da o bölümü sevmeye başlıyor ve o bölümdeki espriler başlıyor. Ben de aslında biraz nazlanarak yani sevmeyerek okudum ama daha sonra mühendislik fakültesini ve mesleğini sevmeye başladım. İşte böyle kendi bölümümün güzelliklerini araştırırken karşıma haliyle çok komiklikleri de çıktı. Karikatürler olsun, fotoğraflar olsun, yapılan bazı hesaplamalar deneyler olsun,  öyle çizilmişler öyle akıllıca yapılmışlarki insanı hem güldürüyor hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor. Mühendislikle ilgili güzel bir video mesela ;

 

                                     Bu biraz mühendisliği alaya almış birazda dert yanmış bu bölümle ilgili ama işin doğru tarafı da o, adam haklı. Peki mühendislik sadece böyle konuşmak mı veya düşünmek mi? tabiki hayır. Dünyada o kadar güzel işler çıkartan mühendisler var ki. En basitinden etrafınızdaki yapılara bakın, işlerinizi kolaylaştıran size zaman kazandıran, para kazandıran o kadar icat var ki. Mühendisliği en çok bir şey ortaya çıkardığı için seviyorum. Sakın bu diğer bölümleri bitirenler bir şey çıkarmıyor anlaşılmasın. Ben sadece kendi bölümümü ( genel anlamda bölüm diyorum, MÜHENDİSLİK ) söylüyorum. Amacım bir fakülteyi diğerine üstün kılmak değil, mühendisliğin gerçekten adam gibi okunduğunda neler çıkarabileceğini göstermek. 'Adam gibi okunduğunda ' diyerek ne demek istediğimi çoğu kişi anlamıştır. Önemli olan okulların miktarı değil öğretimin ve öğretilenlerin hayata uygulanabilir bir şekilde olması yani öğretilenlerin gerçekten iş hayatında bizi bölümümüzle ilgili geliştirmesi.Eğitimle ilgili çok güzel bir hint filmi vardı, aslında ben bu filmi biraz geç izledim ama izlediğimde hem bölümümü bir kez daha sevdim hemde kendi eğitim sistemimizden çok utandım. O filmle ilgili küçük bir bölüm var aşağıda.


    
                Bir taraftan mühendisliğin komikliği diğer taraftan eğitim nasıldır, nasıl olmalıdır onu söylerken peki yaratıcılığı yok mu bizim bölümlerimizin, elbette var. Dediğim gibi her bölümün zorlukları kolaylıkları vardır, ben burada sadece kendi bölümümle ilgili olanları anlattım amacım başka bölümlere taş atmak ya da üstünlük taslamak kesinlikle değil. Görüşmek üzere .....



                      Sınavlarda gerçekten öyle sorular soruluyorki bazen böyle bakıp kalıyoruz.
bu ne ya
mühendis
                                Bu duyguyu yaşamadım dersem yalan olur, gece yarılarına kadar çalışıp gecenin bir yarısı pencereden dışarıya baktığımda bazen sokak lambaları bile uyumuş oluyordu.

mühendislik
mühendislik öğrencisi









16 Mayıs 2013 Perşembe

ŞEYH EDEBALİ'NİN OSMAN BEY'E NASİHATI

                                 Her zaman cebimde yazılı bir şekilde ve arada bir baktığım bir yazıyı burada yayınlamak istedim. ŞEYH EDEBALİ'NİN OSMAN BEY'E NASİHATI.  Lise yıllarında okuduğum ve çok etkilendiğim bir yazıydı, A4 kağıdına yazdım ve o zamandan bu zamana kadar cebimde taşırım.

 
ŞEYH EDEBALİ'NİN OSMAN BEYE NASİHATI


Ey Oğul!
Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül alma sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana...

 Ey Oğul!
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...

 Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.. Allah (c.c.) yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hakk yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.

Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va'd edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.

Milletin kendi irfanı içinde yasasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.

Ülke, idare edenin, oğullan ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştürdüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar, yaşatamadılar..
(Bu nasihat Osmanlı'yı 600 sene yaşatmıştır.)

İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkamaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir...

Akacak kan boş yere akmamalı. Ona yol ve yön lazım.. Zîra kan, toprak sulamak için akmaz. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.

Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.

Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat, bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.

Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az...

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekin zamanını bilen çitfçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da... Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.

Sevgi da'vanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez.

Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman, geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...
Selam ve Dua ile



14 Mayıs 2013 Salı

ATALET.....( 1 )

                                  Birçok plan yaptınız, yapacaklarınız kağıda yazdınız ve tamam dediniz, bunları yarından itibaren başlayacağınıza dair kendinize söz verdiniz. Ama bir türlü başlayamadınız, her zaman sudan sebeplerle ertelediniz, hatta hiç işiniz yoksa bile o gün yapmak istemediniz. Nereden başlasam nasıl yapsam diye diye bir türlü başlayamadınız,ertelediniz ertelediniz ertelediniz...  Belki bunu yapan çoğu insan gibi sizde o durağanlığı yani ATALET'i yaşıyorsunuz.  Peki nedir bu ATALET.  Ataletin kelime anlamı " harekete geçmeme " dir. Bu sizi bir şeylerin engellediği anlamda  harekete geçmeme değil, yukarıda bahsettiğim gibi erteleme , o gün yapmak istememe veya bahaneler bularak yapmak istediklerinizi bir türlü gerçekleştirememe durumudur. Bu durumun sebepleri nelerdir, çeşitleri var mıdır ve bu durumlardan nasıl kurtalabiliriz.
ataletin nedenleri
ATALET

                 Kilolu insanların en çok yapmak istedikleri şeylerden biri zayıflamaya çalışmaktır. Her pazartesi diyete başlarlar ve pazartesi akşamı diyet sona ermiştir. Halbuki kişi hayallerini kurmuştur, zayıf olunca sağlıklı olacağını daha iyi bir görünüşe sahip olup bu görünüşün ona şimdiki görünüşünden daha mutluluk vereceğini biliyordur zayıflamayı da çok çok istiyordur ama bir türlü devamını getiremiyordur diyetin. İşte bu durumu yapan da kişideki atalet yani harekete geçme duygusunun olmamasıdır. Zayıflama her şişman insanın istediği bir şeydir, bu en çok gerçekleşmesi istenen ama çok az kişinin harekete geçerek gerçekleştirdiği bir şeydir. Bu örnekleri zayıflama değilde başka olaylar için de kullanabiliriz. Yine en çok karşılaştığımız örneklerden biriside üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrencinin ataleti. Öğrencinin çok istediği bir bölüm vardır, o bölümle ilgili hayalleri geleceği vardır, o bölümü kazanırsa ne kadar mutlu olacaktır ama bir türlü o çalışmayı yapamaz. Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Asıl anlamaya çalışacağımız şey bizi bu derece esir alan ataletin sebepleridir. Ataletin insanda en çok iki nedeni vardır.


       1) İnsanın aşmaya çalıştığı o çok zor neden : İç etkenler
       2) Ve kendisinin dışında uğraşmaya çalıştığı neden : Dış etkenler


Bu iki maddede de insan bir şeylerle uğraşmaktadır ve ikisi de atalete en çok neden olan etkenlerdir. Peki bu iç ve dış etkenler nasıl olur bir de onu irdeleyelim.


İç etkenler ; hani derler ya düşmanından değil de dostundan kork diye, insanı hep içindeki kişi vurur. İşte iç etkenlerde aynen buna benzer, insan gerçekleştirmek istediğini hayal eder, hayallerinde yaşamıştır o çok istediği şeyi ve çok mutlu olur ama o atalet eylemi daha ağır gelir, hayal kurmak o kadar rahattırki onun için artık belli bir süre sonra sadece hayal kuruyor olarak bulur kendini ve harekete geçmek aklına bile gelmez. Kişinin kendi özelliği de bu iç etkenlerdendir. Sürekli tembelliğe alışmış veya alıştırılmıştır. Onun için tembelliği aşmak çok zor olur ama üzerindeki ataleti yenmek için ilk olayı bu tembellikten kurtulmak olacaktır. Ataleti olan ve bu ataleti kendi kötü düşüncelerinden kaynaklanan kişiler ilk önce bu duygularından kurtulmalıdır. Burada kendini motive edecek olayları,davranışları, kişileri bulmalıdır. İç etkenlere sahip olan birinde en çok olan özelliklerden birisi de ertelemek daha sonra harekete geçmek istemesidir, ama bu harekete geçme bir türlü gelmeyecektir onun için çünkü kişi atalet içerisindedir ve işlerini sürekli erteleyecektir. Bir diğer iç etken ise bir türlü başarıyı sağlayamamadır. Kişi ataletini az da olsa yenmiştir harekete geçmiştir ama bir türlü istediği başarıyı sağlayamamıştır. Bu kişide bir süre sonra olumsuz düşüncelere, kendine olan güveninin azalmasına ve en sonunda da atalete sebep olmaktadır. Saydığımız bu iç etkenler daha çok insanlardaki genel özelliklerdir fakat buna yaşadığı topluma göre düşünce yapısı, inancı, ahlaki değerleri de engel olabilmektedir. 

Dış etkenler ;  adı üzerinde, insanın kendisiyle ilgisi olmayan ama kendisinde atalet eylemini yaratan bir etkendir dış etkenler. Dış etkenlerin oluşmasına neden olan en büyük olayların başında para  ve zaman sorunu gelir, kişi gerçekleştirmek istenilen olaya ya zamanını tam anlamıyla veremez ya da parasal imkanı tam değildir. Bu da zamanla insanda harekete geçmeyi engelleyecektir. Hep insanın kendisi üzerindeki iç ve dış etkenlerini anlattığımız için dış etkenlere neden olacak önemli bir özellikte kültürel nedenlerdir. Kişi ailesinin veya büyüdüğü çevrenin vermiş olduğu baskıyla hayalini gerçekleştiremez vebu da hayalinin gerçekleştirmesine neden olan dış etkenlerden biridir.

    Hayal kurmadan yaşayan insan amacı olmayan insandır. Gerçekleşse de gerçekleşemese de kişi hayalsiz yaşayamaz. Sizde gerçekleşebilecek ve gerçekleşmesi için uğraşacağınız hayallerinizin önündeki ataletin sebepleri olan İç ve Dış etkenlerinizi bir kağıda yazın ve onların önündeki engelleri nasıl kaldırabileceğinizin planları yapın. Daha sonraki yazılarımızda Ataletin neden olduğu durumları ve ataletten nasıl kurtulup hayallerimize giden yoldaki engelleri nasıl kaldırabiliriz onları anlatacağız. Görüşmek dileğiyle.... 

10 Mayıs 2013 Cuma

Kendinizi 5 yıl sonra nerede ve nasıl görmek istersiniz ?

     

              Yıllar önce dersanede herhangi bir dersi işlerken derse rehberlik hocası girdi, öğrencilerle bir şeyler konuşmak için öğretmenden izin istedi. Tabi biz ne konuşacağını az çok biliyorduk, her zamanki gibi bizlere öğütler verecek azimli kararlı olmamızı isteyecek, bizlere tavsiyelerde bulunacaktı, dediğim gibi de konuşmalar sürerken o beni çok etkileyen soruyu sordu , hatta bizlere öğüt amaçlı olarakta cevapladı. Sorusu, bundan 5 sene sonra nerede olmak istiyorsunuz ? Ama asıl bizlere tavsiye amaçlı söylediği cevap beni derinden etkilemişti " 5 sene sonra ben burada olmak istemiyordum dediğinizde çoğu şey için çok geç olabilir ". Dersanede çalışkan öğrencilerdik, gençtik delidoluyduk, rehberlik hocasına biraz nazımız da vardı, o da bizi severdi ama anlattıklarını açıkçası çoğu zaman kendimizce es geçerdik. Herhalde şımarıklığımızın sebebi de birazda bunun içindi ama o soru beni derinden etkilemişti. Genelde hocalarımı unuturum ama aradan geçen tam 12 senede ne o dersi unuttum ne de o çok sevdiğim rehberlik hocamın dediklerini ve her dönem kendime bunu soruyorum, acaba 5 sene sonra nerede ve ne yapıyor olacağım diye. Her dönem diyorum ama bu 5 senede bir diye yanlış anlaşılmasın, bu hayatın belirli dönüm noktaları olabilir, örnek verecek olursam; mesela üniversiteyi kazandınız başka şehire gittiniz , üniversiteyi bitirdiniz iş hayatına atıldınız başka şehirde ya da başka bir ülkede gibi.
                
dönüm noktası
Dönüm noktası


                               Gelgelelim o sorudan sonra neler yaptığıma. Rehberlik hocamızı çok severdik, ne kadar şımarıkta olsak çalışkan uslu öğrencilerdik, onun için o da bizi çok severdi. Belki anlattıkları bir çok şeyi unuttum ama o sorduğu soru ve cevabı hiç unutmadım. O sene üniversite sınavlarında hedefim tıp fakültesiydi ama şu gerçeği de söylemem gerekirse tıp fakültesi benim değil ailemin istediği bir bölümmüş gibi geliyor, yani onu okumaya kalksam rahat 10 senemi alırdı diyorum. Üniversite sınavlarında güzel bir puan çektim ama  istediğim yer tıp fakültesiydi ve olmayınca bir daha hazırlanmak istedim, bir sene sonra başka dersane başka hocalar başka çevreler olsa gerek puanımda az bir değişiklik oldu. Tabi yine tıp fakültesi olmadı ama yine de iyi bir bölüme gidebiliyordum. Tercihler yapıldı artık başka bir şehir ve çok bilmediğim bir bölüm beni bekliyordu. Hayatımın ilk dönüm noktası diyebileceğim olay bu olsa gerek, lisede alan seçmeyi saymazsak. Üniversitede bölümümle ilgili araştırmaları okurken yaptım yani bir bakıma Kervanı yolda düzdüm. Bu aşamada yine aklıma dersanem ve rehberlik hocam geldi bende bölümle ilgili bende olmayan ve olması gerekenleri sıraladım ve bunu bir zamana yaydım , tabi bir çoğunu yapma fırsatım oldu ama yinede yapamadıklarım yok değil. Bilmediğim yabancısı olduğum bir bölüm olmasından mı aklım hala tıp fakültesinde olmasından mı bilinmez ama biraz rötarlı bitirdim ama zor olmasına rağmen yine de bitirdim. Hayatımın ikinci dönüm noktası eşimle tanışmam ve okulumu bitirip iş hayatına atılmak oldu. Okuduğum ve büyüdüğüm şehir endüstriyel anlamda yeterli bir yer olmadığından işlerim hep başka şehirlerde oldu. Üniversite mezunları çoğalınca rekabet piyasası da arttı haliyle. En büyük engel askerlikti benim için, bir dönüm noktamda burada oldu diyebilirim askerden sonra artık şantiyelerde çalışmak istemediğimden yine bir plan yaptım hem çalıştım hemde sınava hazırlanıp Kayseriye atandım. Tabi en son dönüm noktam evlenmek oldu ve gerçekten sabit bir yerde işimin olması aile yaşantısı için olmazsa olmaz diyorum. İstediğim yerde miyim ? diye kendi kendime soruyorum, şunu söyleyeyim insanların tüketimi ve istekleri bitmez ama aynı rehberlik hocamın 12 sene öncesinde dediği gibi 5 yıl sonra burada olmak istemiyordum dediğimde çok geç olmaması için olmayacak hayaller kurup saçma sapan işler yapmak yerine gerçekçi ve yerinde kuracağımız hayallere kendimizi verirsek ve şükretme erdemini yaparsak bence nereden olursak olalım orada mutlu ve huzurlu olacağımıza inanıyorum.
                    Evet rehberlik hocamız o soruyu soralı tam 12 sene oldu ve ben hayatımda 2-3 kere dönüm noktası yaşadım, bunlar benim dönüm noktalarım,  İlköğretimi , liseyi okuduğum dersaneye gittiğim şehir farklı , üniversiteyi okuduğum şehir farklı , iş hayatına atıldığım şehirler farklıydı, sizin dönüm noktalarınız daha farklı olabilir.. Benim dönüm noktalarımda daha çok üniversite, iş ve eş hayatında oldu. Bazı dönüm noktaları kendi isteğimize bağlı olmayarak gerçekleşebilir ama bir çok dönüm noktasını da kendimiz seçeriz. Yaşantınızı, hayallerinizi, yapmak istediklerinizi ve olabilecek dönüm noktarınızı düşünüp kendinize gerçekçi olarak sormanızı istiyorum.

5 yıl sonra kendimi nerede ve nasıl görmek istiyorum?
                 

8 Mayıs 2013 Çarşamba

HAYAL KURMAK VE GERÇEKLEŞTİRMEK

                                           Hani derler ya bir konu hakkında ya da bir olay hakkında " bunu yapmak herkesin harcı olmasa gerek " işte öyle bir şey var ki gerçekten bunu yapmak herkesin harcı " HAYAL KURMAK ". Kim olursan ol, ne olursan ol herkesin yapabileceği, isteyebileceği kolayca bir şey hayal kurmak. Aslında olsa da  olmasa da yaptığı bir şey. "Olsun hayali bile yeter" deriz bazen, gerçekten de öyle. Ama benim yazacaklarım gerçek olmasını istediğimiz bir hayal ya da buna hedef demek daha doğru olur ama her hedef sonuçta hayallerle başlamaz mı? Üniversitede hayal kurmak yüzünden matematik dersinden sınıfta kalan Albert Einstein, görelilik kuramını masa başında değil, çimlere uzandığında gözlerinin içine sızan güneş ışınlarına bindiğini ve nereye gidebileceğini hayal ederken bulmuş mesela. Sizde masa başını bırakın hadi uzanın çime, çekyata bir yere hadi öyle hayallerinizi gerçekleştirin demiyorum tabi ki. Benim tavsiyem gelin hayallerimiz için biraz uğraşalım bakalım nasıl olacak.

hayalini gerçekleştir
Hayaller 



Hayallerimiz gerçekleşebilecek bir hayal mi ? 

                               Bu sorunun cevabı tabiki evet olacak çünkü biraz önce de dediğim gibi her türlü hayal kurabiliriz kurmaya ama burada anlatacaklarım ulaşılabilir bir hayal olması. Şimdi diyeceksiniz " o zaman kuracağımız hayallerin hiç birine ulaşamayız " , hayır tabi ki ondan bahsetmiyorum, mesela kuş gibi uçmayı hayal ediyorsunuzdur hatta süpermen gibi bu hayal bambaşka bir hayal, bunu siz istiyorsunuzdur ama bunun gerçekleşmeyeceğini de biliyorsunuzdur ama okuyup yüksek mevkilere gelmek istemek yapılabilecek bir hayal. Şimdi düşünün hayalinizi ama sakın " yok ya olacağını sanmam " diye bir cümle kurmayın, onu da gerçekleştirmek istediğiniz hayale ekleyin. Burada asıl amaç hayal kurmak kadar hayalinizi gerçekleştirmeye çalışmak olacaktır. Hadi belirleyin hayalinizi .

Hayalin gerçekleştiğini ve o hayalin geleceğini düşünün 

                         Hayalinizi gerçekleştiğini ve size kattığı mutluluğu düşünün bir kere. Ne kadar sevinirdiniz kim bilir kurduğunuz hayal gerçek olsa. Ama tam tersini de unutmayın sakın, elbet  hayalleriniz sizi mutlu edecektir gerçekleştiğinde ama bir de devamında sizi nelerin beklediğini öz eleştiri şeklinde kendinizle tartışın. Bu arada hayalinizi ne kadar istediğinizi sorun kendinize, "gerçekten ben bu şeyin gerçek olmasını istiyor muyum ? " diye  açık açık  , sesli sesli söyleyin. Artık o sizin gerçekleştirmek istediğiniz bir hayal olacak çünkü. Siz artık bunun için uğraş vereceksiniz emek harcayacaksınız. Sonunda ben bunu istemiyormuşum demek çok zor olabilir sizin için.

Hayalinizi basamak basamak gerçekleştirin  

                       Hayalinizi belirlediniz, gerçekleşmesini çok istiyorsunuz , artık çalışma emek verme zamanı şimdi başlıyor. Hayallerinizin muhtemel gerçekleşme zamanını ( tabi bu da sizin azminize bağlı olarak uzun veya kısa olacak ) ve hayallerinizin aşamalarını belirleyin, bundan sonraki ilk hedefiniz hayalinizin belirlediğiniz ilk aşamasını geçmek olacak, çalışmaya başlayan herkes gibi sizin de önünüzde engeller olacak, hatalarınız olacak engelleri aşmakta azimli olmalısınız , hatalarınızda kendinizi geliştireceğiniz seçenekler olacak. Göreceksiniz her aşamayı geçtiğinizde çok mutlu olacak, hayallerinize kavuşma isteğiniz bir kat daha artacak .

Bundan sonraki yapacaklarınız , azminiz 

                      Artık her şey tamam çalışmaya başlıyorsunuz ama ara ara hedeflerinizden ayrılan engellerle karşılaşıyorsunuz. Bunun için en iyi motivasyon yine kendinizde, aynı hayallerinizdeki aşamaları belirlediğiniz gibi engellerinizin neler olduğunu da belirleyin ve onları aşmak için yapmanız gerekenleri sıralayın. Hayallerinize ulaşmak kolay değil tabi ama çalışmalarınızın önündeki engelleri kaldırdığınızda hayalleriniz size gelecektir.

ETKİ TEPKİ YASASI

                 Herkesin bildiği o meşhur yasa ; Newton'un 3. yasası. Etki-Tepki yasası, Her kuvvete karşılık, her zaman eşit ve ters b...