Asıl adı Ahmet Kenan Evren'dir. 17 Temmuz 1917'de Manisa Alaşehir'de doğdu. Kenan Evren, asker ve devlet adamıdır. Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 17. Genelkurmay Başkanıdır.
Kenan Evren, her ikisi de Balkan göçmeni olan Hayrullah Evren (d. 1877 – ö. 1957) ile Naciye Evren’in (d. 1885 – ö. 1983) dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. Kenan Evren ilk ve orta okul öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir ve İstanbul'da okudu. Lise eğitimini ise Maltepe Askeri Lisesinde tamamladı.
1938′de Kara Harp Okulu’nu bitirerek topçu asteğmen, Şubat 1939′da teğmen oldu. Kenan Evren 1940′ta Topçu Okulu’nu bitirdikten sonra çeşitli birliklerde görev yapmaya başladı.
Tarih 1942 yılının Ağustos ayını gösterdiğinde ise Evren üstteğmenliğe yükseldi. 1946 yılına kadar çeşitli topçu birliklerinde, Batarya Takım Komutanı ve Batarya Komutanı olarak görev yaptı. Kenan Evren 1946 yılında girdiği Kara Harp Akademisini 1949 yılında kurmay yüzbaşı olarak bitirmeyi başardı. Daha sonra Genelkurmay Eğitim Şubesi kısım amirliği, 1. Ordu Harekat Dairesi başkan yardımcılığı yapan Kenan Evren, Kara Harp Akademisi’nde öğretmenlik yapmaya başladı.
Kenan Evren, 1958-1959 yıllarında, Kore Savaşının ardından Güney Kore’de kalan Türk Tugay'ında harekat ve eğitim şube müdürü ve kurmay başkanı olarak görev almaya başladı. Türkiye’ye döndükten sonra 1959-61 yılları arasında Ordu Donatım Okulu kurmay başkanlığı ve 2. Ordu harekat eğitim başkanlığı görevlerini üstlenen Kenan Evren, 227. Piyade Alayı komutanlığı, 9. Kolordu kurmay başkanlığı, Kara Kuvvetleri Okullar Dairesi başkanlığı yaptı. Kenan Evren, 1964′te tuğgeneral, 1967′de tümgeneral oldu. 58. Er Eğitim Tümeni komutanlığı ve 2. Ordu kurmay başkanlığı görevlerine atandı. 1970′te korgeneralliğe yükseldi. 2. Kolordu komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. Kenan Evren, 1974′te orgeneral olarak Genelkurmay ikinci başkanlığına getirildi. 1976 ile 1977 yıllarında Ege Ordusu komutanlığı görevinde bulundu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun’un 1 Haziran 1977′de, Kanlı 1 Mayıs’tan (1 Mayıs 1977) sonra darbe girişiminde bulunacağı iddiasıyla dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından 200 asker ile birlikte resen emekliye sevkedilmesiyle Kenan Evren‘e Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.
Gelecekteki Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Ersun’un emekliye ayrılması Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki dengelerin ve kıdem geleneğinin bir anda alt üst olmasına neden oldu. Bu karışık dönem nedeniyle Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın görev süresi bir yıl uzatılırken. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığına yani bir yıl sonra Genelkurmay Başkanı olacak isim konusunda bir anlaşmazlık başgösterdi; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz’ü isterken, Başbakan Demirel, 3. Ordu Komutanı Ali Fethi Esener’in Kara Kuvvetleri’nin yeni komutanı olmasını istedi.
Ancak Ne Demirel ne de Korutürk geri adım atmayınca her iki komutan da görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos 1977’de emekliye ayrıldı. Böylece en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, beklenmedik biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 1977-78 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Kenan Evren, 6 Mart 1978′de Genelkurmay Başkanlığına atandı.
Ancak Ne Demirel ne de Korutürk geri adım atmayınca her iki komutan da görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos 1977’de emekliye ayrıldı. Böylece en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, beklenmedik biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 1977-78 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Kenan Evren, 6 Mart 1978′de Genelkurmay Başkanlığına atandı.
27 Aralık 1979′da kuvvet komutanlarıyla birlikte imzalayarak cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e gönderdiği ve "adresi meçhul mektup" olarak tarihe geçen uyarı mektubunda iki büyük siyasal partinin ülkenin sorunlarının çözülmesinde uzlaşmaya varmalarını, ülkeyi birlikte yönetmelerini öneriyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, askerlerin talebi doğrultusunda mektubu 2 Ocak 1980 tarihinde hükümet ve siyasi partilere gönderdi. 30 Ağustos 1980′de, Zafer Bayramı dolayısıyla radyo ve televizyonda yayımlanan konuşmasında alınmasını gerekli gördüğü önlemleri dile getirdi.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ
12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe ile ülke yönetimine el konulması ve Türkiye’deki bütün özgürlükler askıya alınmasından sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren‘in liderliğinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kuruldu.
Kenan Evren bu dönemde, Milli Güvenlik Konseyi ve Genelkurmay başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da üstlendi. Milli Güvenlik Konseyi başkanı imzasıyla yayımladığı bildiride, Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarının tahriki içinde olduğunu, devletin başlıca organlarının işlemez duruma getirildiğini, siyasal partilerin kısır çekişmeler içinde bulunduğunu, ülkenin savaş eşiğine getirildiğini belirtiyordu.
TBMM ve hükümeti feshetti, bütün ülkede sıkıyönetim ilan etti. 20 Eylül’de Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli oramiral Bülent Ulusu’ya hükümeti kurma görevi verdi. Devlet başkanı olarak yurt gezilerine çıkarak 12 Eylül Darbesinin amaçlarını halka anlattı. 12 Eylül Darbesinin birinci yıldönümünde Danışma Meclisi’nin toplanacağını açıkıladı.
Üyeleri Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilen Danışma Meclisi’nce hazırlanan ve Milli Güvenlik Konseyin’ce denetlenen anayasanın kabul edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde 91.37′lik ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Kenan Evren, yeni anayasanın 1. geçici maddesi uyarınca, yedi yıllık bir süre için, Türkiye’nin 7. cumhurbaşkanı sıfatını kazandı. MGK ve Genelkurmay başkanlığını da sürdürdü.
Üyeleri Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilen Danışma Meclisi’nce hazırlanan ve Milli Güvenlik Konseyin’ce denetlenen anayasanın kabul edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde 91.37′lik ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Kenan Evren, yeni anayasanın 1. geçici maddesi uyarınca, yedi yıllık bir süre için, Türkiye’nin 7. cumhurbaşkanı sıfatını kazandı. MGK ve Genelkurmay başkanlığını da sürdürdü.
"DARBENİN DIŞ BAĞLANTISI"
Darbenin yapılmasının ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze, Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve "Paul, senin çocuklar başardı" denecektir. Cumhurbaşkanlığı’in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu iddia edilmektedir.
12 Eylül Darbesiyle başlayan dönemde demokrasiden uzaklaşılması Avrupa ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerde yakınlaşma oldu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için kolaylık gösterildi. Özellikle Orta Doğu ülkeleriyle yakınlaşma başladı.
KENAN EVREN'İN CUMHURBAŞKANLIĞI
1 Temmuz 1983′te Genelkurmay başkanlığı görevini Kara Kuvvetleri komutanı Nurettin Ersin’e devrederek askerlikten emekliye ayrıldı. 4 Kasım 1983′te seçimlere iki gün kala TRT’de üstü kapalı bir biçimde Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal’ı eleştiren bir konuşma yaptı. Ancak Kenan Evren, bazı çevrelerce bu hareketiyle askeri yönetimin güdümünde gösterilen ve giderek zayıflayan Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin (MDP) oylarını artırmaktan çok askeri yönetime duyulan tepkiyle Turgut Özal’ın oylarını artırmayı hedeflemişti.
Milli Güvenlik Konseyi’nin varlığı, 6 Kasım 1983′deki genel seçimlerin ardından, TBMM Başkanlık Divanı’nın oluştuğu 7 Aralık 1983′te sona erdi.
Kenan Evren devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sırasında yurt içinde ve dışında birçok gezintiye çıktı. Evren ile Pakistan devlet başkanı Ziya ül Hak arasında karşılıklı ziyaretlerle pekiştirilen büyük bir dostluk kuruldu. Eylül 1982′de bir Uzakdoğu gezisine çıkan Kenan Evren, Bangladeş, Pakistan, Güney Kore, Çin ve Endonezya’yı ziyaret etti. Bu ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir adım atılmış oldu. Ocak 1984′te toplanan IV. İslam Zirve Konferansı’na Türkiye ilk kez cumhurbaşkanı düzeyinde katıldı. Evren konferans başkan yardımcısı seçildi. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi başkanı olarak, İslam ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlendirilmesini, alınan kararların bir an önce uygulanmaya konmasını istedi (15 Kasım 1984). V. İslam Zirve Konferansı’na katılan Evren, konferansın sonuç bildirisinde, Kıbrıs Türkleri ve Bulgaristan’daki Türk azınlığın durumu gibi konulara yer verilmesinde etkin rol oynadı (30 Ocak 1987)
1983 Seçimlerinde iktidara gelen ANAP’ın lideri Turgut Özal ile genelde uyum içinde çalıştı. 9 Kasım 1989′da Cumhurbaşkanlığı görevi sona eren Kenan Evren, yerini Turgut Özal’a bıraktı.
KENAN EVREN'İN YARGI SÜRECİ
2000 yılında Adana savcısı Sacit Kayasu Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. Fakat, Kayasu’nun iddianamesi kabul edilmedi. Kayasu ilk olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından "görevi kötüye kullanmak" ve "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif" suçundan mahkum edilen Kayasu’yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, ihraç kararı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtı. 2008′de sona eren davada "ifade özgürlüğünü kısıtladığı" için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkum edildi.
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle 12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa’nın "geçici 15. maddesi"yürürlükten kaldırıldı.
13 Eylül 2010 tarihinde Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) İzmir İl Yönetimi Kenan Evrenhakkında "darbe yapmak, anayasa değiştirmek, hükümeti yıkmak, sistemli bir şekilde planlayarak ve tasarlayarak adam öldürmek, kasten yaralamak, işkence yapmak, eziyet etmek, hürriyetten yoksun bırakmak ve cinsel saldırıda bulunmak" gibi suçlardan suç duyurusunda bulundu.
Bunun yanı sıra Ankara, İstanbul ve Bursa gibi Türkiye’nin değişik illerinde de 2010 Anayasa değişikliği referandumundan "evet" çıkmasının ardından Anayasa’nın Geçici 15. Madde’sinin yürürlükten kaldırılması ve 12 Eylül 1980 darbesini yapanlara yargı yolunun açılması üzerine savcılıklara suç duyurusuna başlandı.
Suç duyurularının ardından 8 Nisan 2011′de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Kenan Evren ve hayatta kalan tek MGK Üyesi olan Tahsin Şahinkaya’nın ifadesi alındı. Ocak 2012′de tamamlanan soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. CumhurbaşkanıKenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın"şüpheli" olarak yer aldı. İddianamede, Evren ve Şahinkaya’nın, 765 sayılı TCK’nın “Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler”e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca"ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmaları istendi.
İddianame, 10 Ocak 2012′de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesin tarafından kabul edildi ve 4 Nisan 2012′de 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin sorumlularının yargılanmalarına başlandı.
22 Ağustos 2012′de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 12 Eylül Davası’nın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen raporda, sanık Kenan Evren‘in duruşmaya katılmasının "tıbbi açıdan uygun olmadığı" bildirildi. Bunun üzerine Mahkeme, Dava’nın sanıkları Evren ve Şahinkaya’nın savunmalarının, sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasına karar verirken, sanıkların mal varlıklarına tedbir konulması yönündeki talebi reddetti. Kenan Evren tedavi gördüğü Ankara GATA’daki odasında kurulan kamera ve ses sistemi ile mahkemeye katıldı.
13 Şubat 2013′te, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya haklarında açılan 12 Eylül dönemine ilişkin dava nedeniyle haklarının ihlal edildiği ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. 25 Ekim 2013′te Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman, 12. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 18 sayfalık esas hakkındaki görüşte, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın, TCK’nın "devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını ve rütbelerinin sökülmesini istedi
1990′da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görüldü. Kasım 1990-Eylül 1991 arasında, Kenan Evren‘in Anıları adıyla 6 ciltten oluşan otobiyografisi yayımlandı.
Şuan günümüzde ise "12 Eylül Davası'nda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nın 'Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler' başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmışlardır.
ensonhaber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder