Bazıları hastalık olarak tanımlıyor, bununla ilgili bir sürü olay anlatıyor sonra başlıyor yapılacaklar listesi açıklamaya. Yahu anlamıyorum zaten kişi yapmaya kalksa yapılacak bir sürü işine başlar en azından birisini yapar. Üzerine bu ödev tarzı öneriler nedir ki ? Şaka bir yana gerçekten birçokları değil ama bazıları iyi tavsiye ve yöntemlerde bulunuyor. Tabi bu çok az sayıda tavsiyenin hangisini bulup uygulayacağız diye de baya zaman harcanmıyor değil! Bununla ilgili internet ortamında kayda değer yazı ve video anlatımlar mevcut ama dediğim gibi hangisi bana göre hangisi değil diyene kadar bir çok videoda vakit kaybediliyor.
Erteleme ile ilgili Amerikan Psikoloji Derneğinin yapmış olduğu araştırmaya göre İnsanların %20si kronik erteleyici olarak tanımlanıyormuş. Yani bu şu demek ; Sürekli olarak bu davranışı sergileyip kendisinde kalıcı bir rutin yaratmış. Tabi haliyle bunu uzun bir süre yaptıktan sonra bir sonraki gelecek işlerde sonraya bırakmasını daha rahat bir şekilde yapıyor anlamı çıkıyor. Bu da ertelemenin gerçekten bir hastalık olabilme ihtimalini doğuruyor açıkçası.
Erteleme hastalık olabilir diyenler var demiştim, açıkçası ben bir hastalık olarak tanımlamıyorum ama gerçekten her seferinde yarın yaparım diye yapılmayan işler, insana yeri geldiğinde inanılmaz bir yük oluyor. Bir daha ki sefere erkenden yapacağım sonrasında oturup dinleneceğim diyorsun ama ne yarınlar bitiyor ertelerken ne de yapılması gereken işe erkenden bakıp oturmaya da fırsat oluyor. Beynin o çalışmaya istekli yeri sanki o an geliyor duruyor ve en güzel en zahmetsizce yapmak istediği şeylere yöneliyor. Bazen bu uyku oluyor ama günümüz insanı için en çok yapılan, bir yerlere gelişi güzel serilip yeri geldiğinde uzanıp eline telefonu almak ve sürekli kaydırmak oluyor. Artık bu olay uyumanın bile önüne geçmiş durumda. Uykusu geldiği halde meraktan ve yapması çok kolay olduğundan o telefonu alıp kesin kaydırması gerekiyor ve her kaydırmada önüne gelen videoyu izleme merakı uykuyu bile erteliyor. Sadece bir dakika diyorum ama bir bakmışız ki saatler gitmiş. Bu da apayrı bir konu olur ya hadi o sonraki yazılarımızdan birisi olsun. Yani anlayacağınız insan çoğu zaman o rahatlık alanını, daha güncel ve herkes tarafından kullanılan tabiri ile konfor alanını terk edemiyor sanırım.
Ama şu yaşıma kadar gördüğüm, benim de çoğu kez yapmış olduğum erteleme davranışlarının sebeplerini paylaşmak isterim. Genelde bu davranışı yapma sebebimiz nedir, bunun altında acaba her zaman o bahsedilen çocukluğumuzda yaşadıklarımız ya da bilinçaltımız mı çıkıyor, hadi konuşalım.
İlk önce ertelememe nedenini konuşmak gerekirse, yapılması gerekecek iş bize çok ama çok yararı olacak ve zamanı çok kısıtlı ise o işe birden başlıyoruz. Bir örnek gerekirse mesela banka işlerinde özellikle bir yerlerden para gelecekse koşa koşa yapılır. Tabi paraya ihtiyacı olmayan ki eğer hala kaldıysa böyleleri bunu bile erteler. Sonuçta o para kendi hesabındadır. Bu birden başlamanın sebeplerinden bir diğeri de emir büyük yerden patrondan ya da müdüründen gelecek ve hızlı bir şekilde yapılması gerekliliğinden de oluyor. En sevilmeyerek yapılan ve en hızlı şekilde bitse de kurtulsa şeklinde yapılması gereken işler de bu oluyor. Burada yapsam da kurtulsam demiyorum bak. Bitse de kurtulsam diyorum, sanki birileri yapıyor da sen izliyormuş gibi. En çok yaptığımız ise bir hafta veya on gün içinde yapılması gereken bir işi son gününe bırakmak. Sanırım çoğu insanın yaptığı da bu.
Aslında benim de konuşmak istediğim erteleme davranışı bu oluyor. Neden son gün? İlk günden bitirmek veya iki gün içinde bitirip geri kalan tüm zamanı değerlendirmek varken? Hem son güne bırakıyoruz hem de o süre içerisinde aklımızda olan işleri de yapmıyoruz önemli diyebileceğimiz. Bu konuda benim gördüğüm bir iki durum var. Birincisi şu şekilde ; tam o iş olduğu hafta çok güzel bir film çıkar ve o filmi izleyip işe başlayacağınızı söylersiniz kendinize ama en kötü tarafı hem bunun gibi daha bir sürü film çıkar karşınıza gel gör ki hepsini yarım bırakırsınız. En sonunda son günün vermiş olduğu telaş ile yapılması gereken iş ne derece güzel veya kötü yapılabilirse. Son güne bırakılıp da yapılan işlerin telaşı da apayrı oluyor. Sanıyorsun ki o gün her şey üst üste geliyor. İşte tam bu zamanlar bir dahaki işi ilk gün yapacağım diyorsun ama başka bir işte yine son güne bırakıyorsun. İkinci karşılaştığım sorun, işi biliyoruz ama ne şekilde başlasam diye diye erteliyoruz. Acaba şöyle mi başlasam doğru olur ? bu şekilde mi başlasam doğru olur düşüncesi sizi bir türlü başlatmaz. Bunun bir diğer meselesi ise tabiri caizse mükemmeliyetçilik oluyor. Yanlış yaparım ya da çok güzel bir iş çıkarma korkusu insanı bir türlü başlatmıyor. İnsanoğlunun bir şey başarmadaki ya da bir işe başlamada karşısına çıkan en büyük sorun da bu olsa gerek.
En başa geri dönüyorum tekrardan soruyorum kendime. Bu olay bir hastalık mı diye? Yine ben ertelemeyi bir hastalık olarak görmüyorum ama sürekli sinir olup aynı hatayı yapınca da bir davranış bozukluğuna sebep olmuyor değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder