11 Ekim 2024 Cuma

Zaman Zaman

     


    Şuradaki yazımı yazalı 2 seneden fazla olmuş. başlık ne olmalı . Bakıyorum yazıya sanki geçen hafta yazmışım gibi,  halbuki bırak geçen hafta yazmış olmayı tarihler hep kayıtlı ve hiç bir zaman da kaybolmadığı için bakıyorum tarihe bir de ne göreyim! Tam 2 sene olmuş yazıyı yazalı. Onu da geçtim, 2023te hiç bir şey yazmamışım bile. Ne güzel değil mi! Yazı yazmadığıma mı üzüleyim yoksa bunca zaman geçmiş elle tutulur ne yapmışım diye bakıp hiç bir şey olmadığına mı üzüleyim bilemedim. Böyle yazınca aslında sanki şakayla karışık gibi geliyor ama benim açımdan gerçekten trajıkomik bir durum. Zaman kavramı benim için olsun belki de birçokları için çok önemli bir kavram gerçekten. Bir de bu kavramın olgunun içerisinde yaşanmış olan güzel olaylar veya yaşanması beklenen planlar, projeler olunca geriye baktığında duygulanıyor insan. Özelleştirirsek durumu, ben çok düşünceli oluyorum böyle durumlar karşısında.  

    Zaman kavramı her zaman insanların aklının bir köşesinde olan, yeri geldiğinde ön belleğe taşınan daha sonra bir kaç plandan sonra tekrar eski yerine gönderilen bir kavram. Tabi ki elle tutulur bir yanı olmadığından kavram diye bahsediyorum. Asıl bunu önemli kılan ise içerisindeki olayların insan üzerindeki etkisi. En azından benim üzerimde çok büyük bir etkisi var. Bir bakıyorum 20li yaşlarımdayım bir bakıyorum 30lu yaşların ortasındayım. Dünya dönüyor derler ama insanlar neden savrulmuyor derler ya hani. Beni savuran şey işte bu zaman kavramının içeriği oluyor. Bu yazımın bitiminden sonra belki bir 10 sene sonra tekrar okuyacağım ve yine uzaklara dalacağım, kim bilir. 

    Çoğu kişi zaman kavramını kuantum açısından veya büyük bir güç şeklinde ele alır. Ama benim buradaki zaman kavramım tamamen içerik olacak kesinlikle. Bu kavramın içeriğindeki olaylar beni ben yapacak ya da seni sen yapacak. Göz açıp kapayıncaya kadar denilen süre zaten insanın yaşamının bazen dörtte biri kadar oluyor bazen de yarısı kadar onun için işin kuantumu veya gücü ile uğraşamayacağım. Kimine göre de anılar denilen yerdeyim ben aslında. 


    Zamanında Cumhuriyetimizin 100. yılı mektubu vardı. Ben o furyaya denk gelmiştim. Daha 19 yaşında idim. Benim için o zamanlarda da " zaman kavramı " acaip önemliydi. Onun için bir çok sayfa karaladım. Önce bulunduğum zamanlardan bahsettim, biraz da gelecek zamanlardan açtım konuyu. İleri görüşlülüğüm yoktu elbette ama ben istediğim mesleğe göre bir şeyler yazıp tahmin yürüttüm. Gel gör ki aynı tembellik şimdi bile devam ettiğinden bir türlü gönderemedim o mektubu. Ya da 19 yaşına kadar neler yaşamışım veya ne yaşayacağımı ümit ediyordum ki bir türlü bitmedi yazım. Gel "zaman" git "zaman" 21 yıl denen süre o kadar çabuk geçti ki o mektuplar yerlerine postalandı, kimisi haber oldu kimisi olmadı. Belki yerine ulaşmayı bekleyen bir sürü de mektup vardır. Düşünüyorum, eğer o yazmış olduğum mektup bana gelseydi yeri gelir hüngür hüngür ağlardım yeri gelir gülerdim diyorum. Diyorum ya yazımın başından beri o " zaman kavramı " içeriği benim için eşsiz bir deneyim. Belki bu nedenle tarihi filmleri ya da geçmişi bir süre gösterip sonra " 25 yıl sonra " yazan filmleri bu nedenle seviyorum. Ama bir taraftan da gençliğimdeki gibi de olmuyor. Ağlıyorum sessizce içimden içimden. 

    Bu kavramın içerisinde her zaman kötü şey olacak değil güzel tatlı anılar da bırakılıyor. Sevinç ağlamaları oluyor o zaman da. Geriye gidiyorsun, tekrar canlanıyor hatıralar gözünün önünde. Gülüp geçiyorsun bazen de. Tabi insan bu duruma aşırı derece kaptırmaması gerekiyor. Sonra ne olur ne olmaz çıkamaz işin içinden. Hani derler ya geçmişe takılırsan depresyondasın geleceğe takılırsan kaygılısın diye. Gün gelir geçmişi gün birikir geleceği yaratan işte şu anda bulunduğumuz zaman. Onun için çok güzel geçirelim şimdiyi. Yarına anı geleceğe aktarım olsun. Sevgilerle kalın. 








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ETKİ TEPKİ YASASI

                 Herkesin bildiği o meşhur yasa ; Newton'un 3. yasası. Etki-Tepki yasası, Her kuvvete karşılık, her zaman eşit ve ters b...